Freud Psikoseksüel Gelişim Dönemleri

Sigmund Freud, Psikoseksüel Gelişim Kuramı’nda kişiliğin gelişimini beş dönemde incelemiştir. Bu dönemler:

Oral Dönem (0 – 18 ay/ 1,5 yaş)

Anal Dönem (1,5 – 3 yaş)

Fallik Dönem (3 – 5/6 yaş)

Gizil (Latens) Dönem (6 – 12 yaş)

Genital (Ergenlik) Dönem (12 – 18 yaş)

Sigmund Freud, özellikle doğumdan sonraki ilk üç dönemin bireyin kişilik özelliklerinde belirleyici ve önemli olduğunu ifade etmiştir.

Oral Dönem

Doğumdan sonra ilk 18 aya kadar olan dönemde bebeğin haz kaynağı ağızdır.

Freud ağızı oral bölge olarak adlandırmıştır ve yaşamın ilk yıllarında bu bölge bebek için oldukça önemli bir vücut bölgesidir. Sürekli olarak emme, ısırma ve yeme davranışı gösteren bebek ağzına atabileceği nesnelere karşı da ilgi duyar (İnanç, Bilgin ve Atıcı, 2012).

Bebek bu davranışlarından Freud’a göre büyük zevk duyar ve doyum sağlar (İnanç vd., 2012, s.41).

Sigmund Freud bu dönemi kendi içinde iki bölümde incelemiştir. Birinci bölüm dişlerin çıkmasına kadar süren , yutma ve emmenin  haz kaynaklarının temeli olduğu oral edilgen dönemdir. Diğer bölüm olan ikinci bölüm ise dişler çıktıktan sonra ısırma ve çiğneme davranışlarından haz duyulan oral agresif dönemdir. (Ewen, 2003; Hjelle ve Ziegler, 1992).

Bu dönemde bebekler yaşamının devamını sağlamak için ihiyacı olan besini ağız yoluyla alır ve emme davranışından da haz duymaktadır (İnanç ve Yerlikaya, 2008).

Oral dönemde bağımlılık içgüdüsel doyum için gerekli olan tek şeydir çünkü bebek kendine bakım veren kişiye bağlıdır. Bebeğin ilk sevgi nesnesi ise onun annesidir. Diğer insanlara karşı oluşacak bağımlılık, bağımsızlık ve güven gibi genel tutumlar bebeğin bu dönemde annesi ile kurduğu ilk ilişki aracılığı ile oluşmaktadır (İnanç ve Yerlikaya, 2008).

Bir birey yetişkinlik döneminde edilgen kişiliğe sahip olacaksa bunun temelleri oral edilgen dönemde yetersiz yada aşırı haz yaşamasıdır. Bu kişilik tipinin temel özellikleri bağımlılık, saflık, onaylanma ihtiyacı, edilgenlik, iyimserlik beklentileridir. Kötümserlik, sömürücülük, aşağılayıcılık, münakaşacılık gibi kişilik özelliklerini edinmiş birey ise oral agresif dönemde takılma yaşamıştır. (Hjelle ve Ziegler, 1992; Ewen, 2003).

Anal Dönem

1.5 yaş ile 3 yaş arasındaki bu dönemde artık süper ego gelişmeye başlamıştır. Burada haz kaynağı anüstür.

Hazzın yöneliminin anüs olduğu evre, kimliğin ve kişiliğin şekil aldığı evredir. Konuşabilecek ve yürüyebilecek kadar biyolojik yapısı gelişmiş olan çocuk, içinde nesne tasarımları dünyasını kurmuş, bu nesneleri seslerle etkileyerek somut iletişime başlamış bulunmaktadır (Özakkaş, 2004).

Olgunlaşmasının sonucunda çocuk anüs kasları üzerinde kontrol sahibi olmaya başlar. Dışkıyı tutma veya bırakma yeteneğini istediği şekilde kullanma davranışından haz duymaktadır. Çocuk bu kontrolle bağırsağındaki hareketleri erteleyerek hazzı artırabilir.   (İnanç ve Yerlikaya, 2008).

Çocuk dışkıyı tutarken haz alır ancak anne  ona tuvalet alışkanlığı kazandırmak isterken engellenme kaçınılmaz olmaktadır. Tutmaktan hoşlanılan dışkı hemen salınmaya yada salınmaktan alınan hazzın ertelenilmesinde zorlanılmaktadır. Bu dönemde çocuk, idin haz arayışları ile anne ve babasının uyguladığı toplumsal kısıtlamalar arasındaki ayrımı ve bu ayrımla birlikte kendini kontrolü öğrenmelidir. Anne babanın bu dönemde katı davranışları olursa bunun üzerine çocuk dışkısını salmayarak tepki verebilir. Bunun sonucunda aşırı düzenli, titiz, cimri, inatçı gibi anal tutucu kişilikler oluşur. Yada çocuk engellemeye karşı dışkısını uygunsuz zamanlarda salar ve tutmaz bu durumda ise dağınıklık, savurganlık gibi kişilik özellikleri oluşabilir  (İnanç ve Yerlikaya, 2008).

Fallik Dönem

Yaklaşık 3 ve 6 yaş arası bu dönemle birlikte çocuklar cinsel organlarına, cinsel farklılıklara ve onların anlamlarına doğru yönelime başlarlar.

Bu dönemde çocukta cinsel merak başlar. Cinsel organının uyarılmasından zevk aldığını keşfeden çocuk, kendi cinsel anatomisini tanır ve karşı cinsle farklılıklarını keşfetmeye başlar (İnanç vd., 2012).

Sigmund Freud’a göre bu dönemdeki çocuklar, karşı cinsten olan ebeveynlerine cinsel arzular beslemektedir. Erkek çocuğun anneye, kız çocuğun babaya karşı duyduğu bu arzuyu Freud Odipus kompleksi olarak isimlendirmiştir. Kimi yazarlar kız çocuklarının yaşadığı karmaşayı Elektra olarak isimlendirse de Freud buna karşı çıkarak her ikisini de Odipus karmaşası olarak isimlendirmeyi tercih etmiştir. Odipus kompleksi ile Freud, çocukların ebeveynleri yerine geçerek karşı cins ebeveyne karşı yaşadıkları bu arzuyu bilinçli bir şey olarak değil, gelişimsel olarak bilinçdışı duygulara sahip oldukları şeklinde açıklamıştır  (İnanç ve Yerlikaya, 2008).

Erkek çocuk için doyum kaynağı doğumdan beri annedir. Çocuğun annesine beslediği arzularda rakibi babasıdır. Babası çok güçlü olduğu için onun arzularına engel olacağı yada bu arzulardan dolayı onu cezalandıracağı biçiminde bir korku yaşar. Bu korkuyu babasının onun penisini keseceği şeklinde betimler Freud bunu kastrasyon (iğdişlik) kaygısı olarak adlandırmaktadır. Erkek çocuk odipal arzularında ısrarcı olması halinde başına gelecekleri düşünerek, anneye karşı duyduyu arzuyu ve babaya karşı saldırganca tutumu bilinçdışına iterek bastırmakta ve babasıyla özdeşim kurarak bu karmaşayı çözmektedir. Bu özdeşimle çocuk babanın özelliklerini, değer ve tutumlarını içselleştirir ve erkek cinsel kimliğini kazanır. Kız çocuklarının da ilk sevgi nesnesi annedir. Çocuk kendisi ve erkek çocuklar arasındaki bir penise sahip olma farkını keşfedince  bunun sorumlusu olarak anneyi görmektedir. Bunu penis özentisi olarak adlandıran Freud kız çocuklarının bunu güç sembolü olarak gördüğünü belirtmektedir. Bu nedenle anneye karşı düşmanca tavırlar besleyip  libidosunu özendiği organa sahip olan babaya yönlendirir. Ancak bu arzusunun gerçekleşmeyeceğini anlayan çocuk bu arzularını bastırmaya ve anneyle özdeşim kurmaya başlar  (İnanç ve Yerlikaya, 2008).

Karşı cinse ve otorite konumundaki kişilere karşı tutumlar büyük ölçüde bu dönemde yaşanılan karmaşaya ve bunun çözümüne bağlı olarak oluşmaktadır. Bu dönemde takılma yaşayan erkeklerde kendini beğenmişlik, kendini ispatlama, erkekliğini aşırı vurgulama gibi özellikler görülebilmektedir. Bu dönemde takılma yaşayan kadınlarda ise ayartıcılık, kadınsı özelliklerini aşırı vurgulama gibi özellikler görülebilir. (İnanç ve Yerlikaya, 2008).

Latens Dönem

6 ile 12 yaş  aralığını kapsayan bu dönemde cinsel içgüdüsel dışavurumlarda azalmalar, duraksamalar görülür.

Cinsel dürtülerin üzerinin örtüldüğü bu dönemde, yaşanan cinsel duyguların anımsanmasından kaçınan çocuklar, karşı cinsle arkadaşlık ilişkileri yerine kendi cinsiyle arkadaşlık ilişkisi kurma davranışında bulunmaktadırlar (İnanç vd., 2012).

Bu dönemde libido odağı herhangi bir organ yada beden bölgesi değildir. Ebeveyn yasaklamaları ve gelişmekte olan süperego sebebiyle cinsel arzular bastırılır ve bir önceki dönemin anıları bir daha hatırlanmamak üzere unutulur. Bir önceki dönemin sonunda gerçekleşmiş olan aynı cinsten ebeveynle kendini özdeşleştirme ve kazanılan cinsel kimlikle ilintili toplumsal roller bu dönemim deneyimleriyle birlikte daha da pekiştirilir. Bu dönemde libido odağı olan herhangi bir organ yada beden bölgesi bulunmadığı için takılma olması da mümkün değildir (İnanç ve Yerlikaya, 2008).

Genital Dönem

Bu dönemde cinsel organlarından zevk alınmaya başlanır. Karşı cinsle sağlıklı ve olgun ilişkiler kurulur.

Cinsel olgunlaşmaya bağlı olarak cinsel istekler bu dönemde tekrar ortaya çıkmaktadır. Ortaya çıkan bu cinsel istekler karşı cinsten yaşıtlarına yönelik oluşmaktadır (İnanç vd., 2012).

Erinlik çağı ile birlikte üreme organları olgunlaşır ve endokrin sistem ikincil cinsiyet özelliklerinin oluşmasına sebep olan hormonlar salgılanmaya başlanır. Oluşan değişikliklerle cinsel heyecanlar ve faaliyetler artar. Bu dönemdeki libido odağı yine genital organdır. Bir önceki dönemde bastırılan cinsel dürtüler uyanmış ve libido, karşı cinsten birine yöneltilmiştir. Pregenital dönemlerde kişinin kendine yönelmiş olan libidosu ve özseverliği bu dönemde gerçek sevgi nesnesi olan diğer insanlara yönelir. Yaşanılan bu tutkular ileriki dönemde eş seçilmesi ve aile kurulmasıyla sonuçlanır (İnanç ve Yerlikaya, 2008).

Genital karakter, cinsel ve sosyal ilişkilerde sorumlu ve olgun, cinsel dürtülerini uygun biçimde denetleyebilen ve heteroseksüel ilişkilerle doyum sağlayan kişiliği karakterize eder. İnsanların bu olgunlaşmayı sağlayabilmeleri için güvenlik, sevgi, bedensel rahatlık tarzındaki tüm doyumların dışarıdan sağlandığı çocukluk yıllarının edilgenliğini bırakmaları gerektiği Freud’a göre belirtilmektedir. Erken çocukluk dönemlerinde travmatik olaylar yaşamış ve bunun sonucunda takılmalar oluşmuş bireyler, genital dönemde kazanılması gereken çalışma, diğer insanlarla paylaşma, doyumu erteleme gibi özellikleri kazanmak adına gerekli olan enerjiyi kendinde bulamayacaktır. Çocukluk yıllarında temelleri atılan cinsel çatışmalar genital dönemde de sürecek ve genital karakterin ortaya çıkmasını engelleyecektir (Hjelle ve Ziegler, 1992; Ewen, 2003).

Kaynakça

Ewen. R.B. (2003) An inturoduction to theories of personality, New Jersey: Lawrence Erlbaum Associates, Inc., Publishers.

Hjelle, L.A. ve Ziegler D.J. (1992) Personality theories, New York: McGraw- Hill

İnanç, B.Y. ve Yerlikaya, E.E. (2008). Kişilik kuramları. Ankara: Pegem Akademi Yayınları.

İnanç, B.Y. ve Bilgin, M. ve Atıcı, M.K. (2012).  Gelişim psikolojisi (8. Baskı). Ankara: Pegem Akademi Yayınları.

Özakkaş, T. (2004). Bütüncül psikoterapi. İstanbul: Litera Yayıncılık.

Adem TATAR, Psikoterapist, Uzm. Psk. Dnş.

Bilgi Almak ve Randevu İçin Arayınız: 05399277232